Yazar Ayten Turan “Yazar olmanın, sadece yazmak değil, topluma duyarlı olmak, sürekli okumak, araştırmak, dinlemek ve gezmek gerektiren bir misyonu var” /Ahmet Çaldıran

Yazmak bir eylemdir.  Toplumsal sorunları gündemine alıp, çarpıtmadan gerçeği, somut biçimde yazmak yazarın kendisini topluma olan borcunu gösterir. Yazar, gerçeği topluma sunduğu sürece toplumla bütünleşir.

Toplumla bütünleşen yazar sürekli üretkendir.  Yazmak hiç ama hiç kolay değil. Yazar gerçeği öğrenmenin peşinden gider. İstediği verileri bulduğunda çalışmasını kitaba dönüştürür. Yazmak meşakkatli bir emektir.

Yazar Ayten Turan ile gerçekleştirdiğimiz röportajda kitaplarını, yazarın topluma olan sorumluluğunu, toplumsal sorunları ve kendisine ait olan www.yeniodak.net  mecra üzerine sohbeti beğenerek okuyacağınızı umuyoruz. İyi okumalar.

 ‘Gölge Nesil’ kitabınızda bahsettiğiniz kadın hikayelerinde sizi etkileyen neler oldu?

Gölge Nesil benim ilk kitabım, ilk kitabımda çoğunlukla tekstil hayatında çalışan kadınları gözlemleyerek yazdım, maalesef ki birçok kadının gece şiddet görüp gün içinde  o acıları bir kenara bırakıp çalışmak zorunda olmaları ve kazançlarını şiddet uygulayan adama vermeleri ve bu döngüyü sürekli yaşamaları, bu kadınların bu konuda hiçbir şey yapmamaları ya da yapamamaları beni çok etkilemiştir.

Bu konuda neden bu kadınlar kendini bu adamlardan kurtaramıyorlar diye çok sormuşumdur.

12 Yıl önce yazdığım bu kitabı bugün daha iyi anlıyorum kadınlar ölmemek için bu acıları çekiyorlar maalesef ki ülkemizde evlilikte yaşanan bu tür birçok şiddet şikayet edilirse de sonuçsuz kalıyor, bu yüzdendir ki, kadın gördüğü şiddeti bile dile getirmek istemiyor, sadece yaşamak istiyor.

Kelebek Sözü’  bir kadının yükseliş ve düşüşünü dinlerken, yazarken bir kadın olarak ne duygular yaşadınız?

Kelebek sözü gerçek bir hayattan kaleme aldığım bir roman ve beni en çok etkileyen romanlarımdan birisi çünkü yoktan var olmak terimi bu romana çok yakışıyor.

Bir kadın olarak asla vazgeçmemenin ve ikli ilişkilerde ki, aşkın mantığınızı yok etmesine izin verilmemesi gerektiğini, çalışarak azimle birçok kadının kelebek sözünde ki, kadın gibi güçlü bir noktada olabileceği duygusunu yaşatıyor.

‘Abbara Gölgelerinde Mardin’in sokaklarında gizemli nelerle karşılaştınız? Mardin, Ankara hattında neler yaşandı?

Abbara Gölgeleri ismi dahi gizem teşkil ediyor Mardin sokakları bu gizemli hayatların bence başkenti diyebilirim.

Abbara adı verilen köprüler ve o köprü üzerinde ki aşiret evleri, Mardin sokaklarının altında ki tüneller, ev içlerinde ki gizemli atmosfer yani hangisini anlatacağımı bilemedim Ankara’nın bürokrasi kokan sokaklarından sonra, Mardin’in esrarengiz gizemli sokakları ve o büyük hayat hikayesi okunmaya değer diye düşünüyorum.

‘İstanbul Karası’ ve ‘Sol Yanımda Dağlar Yıkıldı’  Kitaplarınızda acılar, hüzünler, hayaller ve aşkları anlatıyorsunuz. Bu hikayeleri yazarken zorlandınız mı?

İstanbul Karası bir biyografi ve bu biyografinin için kendimden bir şeyler olduğu için ve ikinci kitabım olması dolayısıyla  çok zorlandım.

Çünkü orada ki hayat benim gerçek bir akrabama ait, o akrabamın hayatı hapislerde geçmiş Anadolu’nun masumluğunu büyük şehirde kaybetmiş şansız bir yaşam hikayesiydi.

Birçok aşamasını yaşayarak tecrübe ettiğim bu kitabın, kahramanı yazmalısın dediği zaman çok duygulanmış ve başaramayacağım dan çok korkmuştum ama bu kitap çok başarılı oldu ve film teklifi aldı maalesef ki kitapta ki kahramanımızın isteği üzerine bu teklifi değerlendiremedik.

Yıllar sonra bana sorulsa, hangi kitabı yazdığın için pişmanlık duyuyorsun deseler İstanbul Karası derim.

 

Benim dönüm noktam dediğim SOL YANIMDA DAĞLAR YIKILDI OLDU nedenine gelince roman yazmaya 3. Kitabım olan Sol Yanımda Dağlar yıkıldı ile başladım ve ben bir roman yazarıyım dediğim bir kitaptı.Çok zorlandım o acıları içimde yaşadım. her romanım gibi ne kadar kurgu olan bölümlerde olsa gerçek hayatdan yola çıkarak yazmış, olayları içimde hissetmemi sağladı. Romanın yazımı bittiği gün saatlerce ağladığımı biliyorum bu romanımda çok beğeni aldı ve bir filim teklifi de bu romanıma geldi yayınevim ile birlikte bu teklifi değerlendiriyoruz.

Dijital ortamda ‘Yeni Odak  Gazetesiyle yolunuza devam ediyorsunuz. Geleceğe yönelik hedefleriniz nelerdir? Nasıl bir yayın politikası düşlüyorsunuz?

 

Yeni Odak Gazetesi daha çok yeni gazetemiz şu an internet üzerinden yayınlanıyor gündemden haber, sanat haberleri ve köşe yazılarımızla birlikte beklediğimden iyi bir noktaya doğru gidiyor.

İleriye dönük gazete ya da dergi olarak basılı bir yayın düşünüyoruz lakin, daha çok erken ülkemizde ki gazete okunma oranlarını düşünürsek çok ciddi bir sıkıntı var, bunu da göz önüne alarak daha temkinli yol almaya çalışıyoruz.

Yayın politikamıza gelirsek, öncelikle ilkeli, tarafsız bir yayın olmasını ve  sanata edebiyata daha çok yer vermeyi kendimize ilke edinmek istiyoruz.

Son günlerde ülkede yaşanan toplumsal ve siyasal muhalefet hakkında neler düşünüyorsunuz? Yaşanan tepkiler nereye kadar sürer? İktidarın sert tepki ve gözaltılar, tutuklamalara rağmen toplumsal muhalefet geri adım atmıyor. Bir kadın yazar olarak öngörünüzü anlatabilir misiniz?  

Bu konuda gerçekten çok üzgünüm, çünkü birçok gencimiz şu an sınav zamanı maalesef ki, tutuklular bu gençler ve aileler için çok sıkıntılı bir süreç.

Sokak hareketleri Olmalı mıydı? Evet olmalıydı, ama böyle değil, bu konuda her ne kadar muhalefetin çağrısı gibi gelse de asıl altta yatan haksızlıklar, gençlerin gelecek kaygısı, ekonomik sıkıntılar, etkendi, maalesef ki bu tür hareketler içinde bulunan provokatörler yüzünden gerçek amacı dışına çıktı.

Bu tür çağrıları yaparken her şeyi iyi düşünmek gerekli ve önlemleri önceden alınmalı diye düşünüyorum.

Sonuç ne olur derseniz? Adaletin yerine bulacağına inanıyordum, burada kim haksızsa bu hangi siyasi düşünce olursa olsun bedelini ödemeli bu ülke bizim bu Cumhuriyet kolay elde edilmedi.

Onun için Halkımızın daha duyarlı daha temkinli hareket edeceğine inanıyorum.

Kadın bir yazar olarak, yazmak isteyen kadınlara ne söylemek istersiniz?

Yazarın kadını erkeği inanın çok önem taşımıyor, yazmak isteyen herkes yazsın, yazmanın bir terapi olduğunu düşünüyorum, kendilerine iyi geliyorsa yazabilirler lakin yazar olmakla yazıyor olmak farklı şeyler, bunu iyi ayırt etmek lazım son zamanlarda yazarım demek için yazan maalesef ki, yazmanın sadece kağıda kelimeler döktüğünü sanan kalem tutanlarımız var. Ben bu konuda biraz daha seçici olmak gerektiğini düşünüyorum, yazar olmak çok fedakarlık ve bedel gerektiriyor her zaman derim mutluluğun hikayesi olmaz insana yazdıran acılarıdır.

Ama okumadan yazmak gerçekten üzücü son günlerde okuyandan çok yazanımız var bu da sıkıntılı bir sürece insanı itiyor.

Yazar olmanın, sadece yazmak değil, topluma duyarlı olmak, sürekli okumak, araştırmak, dinlemek ve gezmek gerektiren bir misyonu var.

Özellikle maddi kaygı barındırmamalı çünkü ülkemizde yazarak zengin olan çok az insan vardır, birçok yazarımız bende içinde ekonomik özgürlük için başka bir mesleği de yazarlıkla beraber icra ediyoruz.

 

Başa dön tuşu
best online sports bookie