Bir Dem Gelir

“İnsan bu, su misali kıvrım kıvrıma akar ya” der Üstat Necip Fazıl. Suya benzetir insanı, bazen durgun bazen de coşkun. Bazen duru tertemiz, bazen de bulanık.  Kimi zaman dalga olur gürül gürül akar yolunu bulur, kimi zaman da damla olur bir yerde birikir, bulunduğu kabın şeklini alır.

“İnsan birkaç damla kan ve binbir endişe” diye cevap verir Sadi Şirazi de “insan nedir?” sorusuna. Elbette fani dünyanın kaygıları ile ebedi alemin endişesi farklıdır. İhtiras ve arzularının peşinden koşan ile nefsini dizginlemeye çalışan arasında sıradağlar vardır.  Nefis, kıskançlığa ve bencil tutkulara (elverişli) kılınmıştır (Nisa, 4/128.) ama onu düzgün bir biçimde şekillendirip,  kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham eden Cenabıhak nefsini arındıran kişinin de kurtuluşa erdiğini  söylemiştir. (Şems, 91/7,8,9.)

İnsan büyük alemin içinde belki zerre kadardır ama küçük bir alemi de özünde taşır. Büyük alemin sırlarını, Allah’ın verdiği ilimle çözmeye çalışır, özündeki alemin hakikatine ise hikmet ve erdemle ulaşır.

Bütün bunları gerçekleştirmek için çabalayan, gayret eden insan, nihayetinde bir beşerdir, çoğu zaman şaşar. Aynı zamanda da Elest Bezmi’nde verdiği sözü unutacak kadar hafızası nisyan ile maluldür.

Günü gününe uymaz, halet-i ruhiyesi her an değişir. Bir bakarsın sürur içinde iken bir görürsün müteessir.

Bir dem gelir, basamakları ikişer üçer atlayarak yükseklere çıkar, kendini Kaf Dağı’nda zirvede zanneder. Bir dem gelir, ayağı kayar, tepetaklak yuvarlanır, bedenini merdivensiz kuyularda felç eder. 

Bir dem gelir, kötülüklerden uzaklaşarak kötülerle mücadele eder, iyilik elçisidir. Bir dem gelir, iyiliğe set çekerek hayra engel olur, şerrin temsilcisidir.

Bir dem gelir, kendini kalabalıklar içerisinde yalnız hisseder. Bir dem gelir, yalnızken tüm cihanı gönül gözüyle temaşa eder.

Bir dem gelir, acı hatıralar hücum eder, hüzün düşer gönle, boğazı düğümlenir hıçkırıklara boğulur. Bir dem gelir, güzel anılar etrafı sarar, sevinç kaplar içini, kalbi çarpar hızlıca, heyecana gark olur.

Bir dem gelir, beyaz, pembe, mavi, yeşil yalanlarıyla, her rengin sahibidir. Bir dem gelir, doğru söylediği için dokuz köyden kovulsa da onuncu köyün talibidir.

Bir dem gelir, gönlünden geçenleri bir çırpıda anlatır, duyguları galeyana gelir, herkesle paylaşır. Bir dem gelir, yüreğine oklar saplanır, düşünceleri donuklaşır, zihni içine kapanır.

Bir dem gelir, insanı tanıdığını zanneder, ahvalini bilir görünür, her konu için ahkam keser. Bir dem gelir, kendini bile tanıyamaz, acizliğini anlar, teslimiyetle yüzü Hakk’a döner.

Evet insan bu, su misali akar. Bazen sığ, bazen derin. Kimi zaman yüzeysel, kimi zaman engin.  Kimi yerde kaynar kimi yerde serin. Nasıl akarsa aksın, ne olursa olsun, nereye giderse gitsin her daim murakabe altındadır. Zira, “…Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Hadid, 57/4.) (Diyanet Haber)

Başa dön tuşu
taya777