Stres kurbanı mıyız? Zonada korkutan artış

Türkiye genelinde üç yıldır uyuz vakalarında yaşanan ciddi artıştan sonra, bu kez de zona ve egzama şikayetlerinin sıklaştığı gündeme getirildi. Deride döküntü, şiddetli kaşıntı ve ağrı ile görülen şikayetlerin, en önemli nedeni ise stres ve bağışıklık sisteminin zayıflaması… Öyle ki, halk arasında su çiçeğine benzetilen ancak daha ağrılı ve yaygın kırmızı lekeler ile ortaya çıkan, zona her üç kişiden birinde görülürken, kemoterapi ve yoğun kortizon kullanımı nedeniyle bağışıklık sistemi baskılanan kişilerde de vaka artışı söz konusu. Uzmanlar ise, yetişkinlerin yüzde 90’ının vücudunda yer alan ancak uyanmak için uygun zamanı bekleyen zona hastalığının yaş ilerledikçe risklerin de büyüdüğünü belirtiyorlar. Bağışıklığın düşmesi, stres, uykusuzluk gibi nedenleri fırsat bilen zonanın, 2030 yılında 19 milyon insanda görüleceği tahmin ediliyor.
Zona hastalığını geçirdikten sonra, yeniden geçirme riski bulunuyor.
DERİDE DÖKÜNTÜ
İç Hastalıkları Uzm. Dr. Mehmet Yiğit, zonanın suçiçeğinin de etkeni olan Varicella Zoster isimli vürüsten kaynaklandığını belirterek, “Bu virüs, erken yaşlarda primer enfeksiyon veya virüse maruziyet sonrası deri ve mukoza yoluyla duyusal sinir köklerine yerleşir ve vücuda herhangi bir zarar vermeden sessiz bir şekilde kalmaktadır. Ancak bağışıklığımızın baskılandığı durumlarda yeniden aktif hale gelerek, genellikle vücudun bir tarafında; sıklıkla da gövde, yüz, bel ve bacak bölgelerinde içi berrak su dolu kabarcıklar halinde döküntülere neden olan zona hastalığına yol açabilir” dedi.
PSKİLOJİK TRAVMA
Zonanın nedenlerini sıralayan Yiğit, şu uyarılarda bulundu: “İlerleyen yaş, bağışıklık baskılayıcı tedaviler, diyabet, kalp damar hastalıkları, kronik böbrek hastalığı, lösemi, lenfoma gibi kanserler, kemoterapi ve radyoterapi tedavisi alma, güneş yanığı, ateş, omurilik fiziksel hasarı, sistemik kortizon tedavisi ve bağışıklığı zayıflatan ağır psikolojik travmalar, üzüntü, yoğun ve kronik stres durumu zona görülme riskini artırır.”
DAYANILMAZ AĞRI
“Genellikle ilk belirtileri enfeksiyon bölgesinde karıncalanma, yanma hissi ve hassasiyet artışı olup enfeksiyon ilerledikçe şiddetli ağrı, kaşıntı kızarıklığın eşlik ettiği içi su dolu kabarcıklar görülmeye başlar. Döküntüye ek olarak ateş, baş ağrısı, mide bulantısı ve halsizlik gibi yakınmalar da olabilir. Zona hastalığına bağlı ciddi komplikasyonlar da görülebilir, özellikle post herpetik nevralji dediğimiz sinir ağrısı döküntüler iyileştikten sonra uzun süre devam edebilir ve maalesef şiddetli ağrılar hastanın yaşam tarzını önemli şekilde etkileyebilir.”
Aşı, hastalığa yakalanma riskini azaltmada ve komplikasyonların önlenmesinde etkili bir yöntem. Zonanın tedavi yöntemlerini sıralayan Uzm. Dr. Tuba Efe: “Zonanın önlenmesi için canlı ve zayıflatılmış olmak üzere iki aşı bulunuyor. ZVL, ABD ve Avrupa Birliği’nde 2006’da onaylanmıştır. Daha yeni olan RZV ise 2017’den beri mevcuttur. Etkinlik ve güvenilirlik açısından rekombinant aşıyı öneriyoruz.”
AŞISIZLAR RİSK ALTINDA
Zona bulaşıcı olmasa da suçiçeği geçirmemiş ya da aşısını olmamış kişilerde bu risk mevcut. Zona tedavisinde özellikle döküntülerin başladığı ilk 72 saat antiviral tedavilerin etkinliği açısından önemli olduğu bilinmekte. Uzm. Dr. Tuba Efe ise zona hastalığının enfekte aerosol damlacıklarının solunmasıyla bulaştığını ve hızla yayıldığını belirterek, “Virüs ilk olarak üst solunum yollarının mukozasında yerleşir. 2 ila 6 gün sonra dolaşıma girer ve tipik veziküler döküntüler oluşur. Birincil enfeksiyondan sonra, suçiçeği duyusal sinirlere yerleşir ve daha sonra zona üretmek için yeniden aktifleşebilir” diye konuştu.
[email protected]
Kaynak: Web Özel